Evli Kadının Sadece Kızlık Soyadını Kullanmak İçin Açması Gereken Dava
Toplumumuzun temeli olarak tanımlanan aile kavramı, Türk hukukunda çok önemli bir yere sahiptir. O kadarki aile birliği, Anayasamız başta olmak üzere yasal düzenlemelerle koruma altına alınmıştır. Toplumun yapıtaşı olan yeni bir aile birliğinin kurulması ise evlenme yoluyla olmaktadır. Anayasamızın41. maddesinde, “ailenin eşler arasında eşitliğe dayandığı” hükmü yer almasına rağmen, Türk Medeni Kanunu (TMK) m.187’de kadının, evlenmekle kocasının soyadını alacağı düzenlenmektedir. Yani evlenmekle beraber, kadın, erkekten farklı olarak, soyadını değiştirmeye mecbur bırakılmaktadır. Neyse ki bu noktada, kadına bir seçim hakkı tanınmıştır. Kadın, arzu ederse, evlilik öncesinde evlendirme memuruna yahut sonrasında nüfus idaresine başvurarak kocasının soyadı ile beraber kendi kızlık soyadını kullanmaya devam edebilmektedir. Ancak, evlenen kadının, hiçbir işlem yapmasına gerek olmaksızın sadece kendi soyadını kullanabileceğine ilişkin kanuni düzenleme Türk hukukunda henüz bulunmamaktadır. Bununla beraber, 30.09.2015 tarihinde verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla, evli kadınlar, bunun için dava açmak zorunda olsalar bile, sadece kendi soyadlarını kullanabilmeye başlamıştır. Daha açık bir ifadeyle, sadece kendi kızlık soyadını kullanmak isteyen evli bir kadın, Aile Mahkemesinde dava açarak bunu sağlayabilir.
İçindekiler
1. Türk Hukukunda Soyadı
2. Türk Hukukunda Evli Kadının Soyadı
3. Evli Kadın Sadece Kızlık Soyadını Kullanmak İçin Ne Yapmalıdır?
4. Evli Kadının Kızlık Soyadı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
5. Evli Kadının Kızlık Soyadı Davasında Hukuki Süreç
Evlilik birliğinin kurulması, çiftlere birtakım hak ve yükümlülükler getirmekte ve hayatlarında bazı köklü değişimlere sebep olmaktadır. Ancak yürürlükteki mevzuatımıza göre, evlenen kadının sadece medeni durumu değil, soyadı, kütüğünün bağlı bulunduğu yer gibi kimliğini oluşturan bazı unsurlarda da değişiklikler meydana gelmektedir. Bilhassa soyadının değişmesi, pek çok kadın için zorlu kağıt işlerini de beraberinde getirmektedir. Zira, evlenen ya da boşanan kadın, kimlik, pasaport, ehliyet gibi belgelerini de değiştirmek zorunda kalmaktadır. Dahası, kadının evlenme yahut boşanma anına kadarki akademik kariyerinde yahut profesyonel hayatındaki tanınırlığı, soyadının değişmesi sonrasında çoğunlukla ciddi zarara uğramaktadır. Bunun uygulamadaki en bariz örneği, evlenmeden önce ve evlendikten sonra yayınlanan akademik yayınlarındaki yahut başkaca eserlerindeki soyadının farklılık göstermesinden doğan karmaşadır. Dolayısıyla, kanaatimizce, Anayasamızdaki “eşitlik” düzenlemesinin aksine, yürürlükteki evliliğe ilişkin soyadı düzenlemesi, kadınlar aleyhine bir nevi eşitsizliğe sebep olmaktadır.
1. Türk Hukukunda Soyadı
Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan en büyük devrimlerden biri, Her Türk vatandaşına bir soyadı taşıma hakkı ve yükümlülüğü getiren Soyadı Kanunu’nun 02.01.1935 tarihinde yürürlüğe girmesidir. Bu kanunla beraber, Türk vatandaşı olan her birey, öz adının hemen arkasında, soyadını kullanmakla mükellef kılınmıştır. Yani kişi, soyadı kullanmaktan vazgeçemeyeceği gibi, bu hakkını devretmesi yahut bu haktan feragat etmesi de mümkün değildir. Elbette ki, soyadının ahlaka aykırı olması, küçük düşürücü yahut kabul edilemeyecek düzeyde gülünç olması gibi kabul edilebilir bazı hallerde, kişi, soyadını değiştirilmesi talebiyle dava açabilir.
Soyadını belirleme yetkisi ise, o zamanın örf, adet ve kültürel yapısı gereği, evlilik birliğindeki kocaya verilmiştir. Kocanın ölmüş olması, akıl zayıflığı gibi nedenlerle vesayet altında bulunması yahut kadının hiç evlenmemiş olması gibi hallerde ise soyadını seçme hakkı kadınındır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda soyadına ilişkin başkaca düzenlemelere yer verilmiştir. Örneğin, “boşanan kadının kişisel durumu” başlıklı 173. maddede, kadının boşanma halinde evlenmeden önceki soyadını yeniden alacağı düzenlenmiştir. Yani boşanan kadın, başka bir talepte bulunmaz ve işlem yapmazsa, boşanmanın kesinleşmesi ile beraber, bekarlık soyadına kendiliğinden geri döner.
Kadın, boşandığı eşinin soyadını kullanmayı sürdürmekte menfaati olduğunu ispatlarsa ve bu durum boşandığı eşine zarar vermeyecekse, hakim kararıyla eski kocasının soyadını kullanmaya devam edebilir. Elbette bu durum, kadın yeniden evlendiğinde yahut eski kocanın, şartların değiştiğini ispatlayarak eski eşinin kendi soyadını kullanmaya devam etmemesini talep ettiğinde sona erebilir.
Keza, TMK’nın 321.maddesinde,çocuğun taşıyacağı soyadına ilişkin yasal düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, anne ve babanın evli olması halinde, çocuk “ailenin soyadını” taşıyacaktır. Mevzuatımıza göre, evli olan eşler açısından kocanın soyadı, aile soyadı olarak kabul edilmektedir. Ancak, anne ve baba evli değilse, çocuk annenin soyadını alacaktır. Eğer ki bekar anne, kendi soyadı ile beraber, 173. maddeden faydalanarak önceki evliliğinden olan soyadını da kullanmaya devam etmekteyse, çocuk annenin bekarlık soyadını alacaktır.
2. Türk Hukukunda Evli Kadının Soyadı
TMK’nın kadının soyadına ilişkin en önemli düzenlemelerinden biri, yazımızın başında da bahsi geçen 187.maddesidir. Bu maddeye göre, kadın, evlenmekle beraber, kanunen kocasının soyadını almaktadır. Yani evlenen kadın, soyadına ilişkin hiçbir talepte bulunmaz ve hiçbir işlem yapmazsa, kanun gereği kendi bekarlık soyadının yerine kocasının soyadını alacaktır.
Mevzuatın evli kadına soyadına ilişkin sunduğu yegane seçim hakkı, kocasının soyadı ile beraber evlenmeden önceki soyadını kullanıp kullanmayacağından ibarettir. Bunun için ise, nüfus müdürlüğüne, bekarlık soyadını da kullanmaya devam etme talebini içeren bir başvuru yapmak zorundadır. Bu başvurunun nikah gerçekleşmeden önce yapılması mutlak bir zorunluluk değildir. Yeni evlenecek kadın, evlilik işlemleri esnasında başvuruda bulunabileceği gibi, yıllardır evli olan kadın da sonradan başvuru yaparak eşinin soyadıyla beraber kendi bekarlık soyadını kullanmaya başlayabilir.
3. Evli Kadın Sadece Kızlık Soyadını Kullanmak İçin Ne Yapmalıdır?
Anayasamızın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinin ilk fıkrasında herkesin hiçbir ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu düzenlenmektedir.
T.C. Anayasası
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip oldukları ve devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu anayasal koruma altına alınmıştır.
T.C. Anayasası
Madde 10 – (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Şahsi kanaatimizce, mevzuatımızın yazımızda açıkladığımız soyadı düzenlemelerinde, kadın ve erkek arasında kanun eliyle yaratılan ve kadın ile erkek arasındaki eşitliğe aykırı bir durum söz konusudur. Zira, evlenme yahut boşanma gibi, hayatın olağan durumlarıyla beraber kadın, soyadı gibi vazgeçilemez ve devredilemez nitelikte kişisel bir hakkında, mecburen gerçekleşen değişiklik yaptırımına maruz bırakılmaktadır. Bu durum, kadının maneviyatında yarattığı etkinin yanı sıra, kimlik, ehliyet, pasaport gibi günlük hayatın parçası olan belgelerin yenilenmesi gibi kağıt işlerini de beraberinde getirmektedir. Dahası, evlenme anına kadar kızlık soyadı ile ifa ettiği işler, yayınladığı eserler, bunlara ilişkin düzenlenen belgeler ile evlendikten sonraki yeni soyadı arasında bir karmaşa oluşabilmektedir. Örneğin, hukuk fakültesinden mezun olduğu esnada bekar olan kadının diplomasında kızlık soyadı yer alırken, staj esnasında evlenmesi halinde avukatlık ruhsatında kocasının soyadı yer alacaktır. Dolayısıyla, mesleğini yaparken boşanan ve akabinde yeniden evlenen bir avukat kadının ruhsatında ilelebet eski eşinin soyadı kalacaktır. Bu durumun dahi, kadının maneviyatı ve belki devam eden evlilik hayatı üzerinde olumsuz etki yaratma ihtimalinin olduğu açıktır.
Akademik bilinirliği olan kadınların evlendikten sonra yaşadığı en büyük sorunlardan biriyse, akademik eserlerinde ve kendi eserlerine yapılan atıflarda, bekarlık ve evlilik soyadının farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
Nihayetinde, yürürlükteki mevzuatımıza göre, evli kadın, hiçbir yasal işlem yapmasına gerek olmaksızın, yalnızca talepte bulunarak münhasıran kendi kızlık soyadını kullanamamaktadır. Ancak, 30.09.2015 tarihinde verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararından beridir, evli kadınlar, aile mahkemelerinde dava açarak sadece kendi soyadlarını kullanabilmektedirler. Bu kararda, her ne kadar evli kadının kocanın soyadına geçmesi aile birliğinin ortak bir aile ismi aracılığıyla yansıtılması amacını taşımaktaysa da, cinsiyete dayalı farklı muamele için yeterli gerekçe oluşturmayacağına hükmedilmiştir. Dolayısıyla, cinsiyete dayalı ayrımcılığı yok etme yükümlülüğüne öncelik verilerek, kadının kimlik bilgisinden, evlendiği kocasının soyadı iptal edilerek sadece kendi bekarlık soyadını kullanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/2-889 Esas, 2015/2011 Karar, 30.09.2015 Tarihli Kararında:
“…Somut olayda davacının iddiası, evli erkeklerin evlenmeden önceki soyadlarını kullanabilmelerine karşın evli kadınların evlendikten sonra yalnızca kızlık soyadlarını kullanamamaları hakkındadır. Bu durumun, benzer konumdaki kişiler arasında cinsiyete dayalı “farklı muamele” teşkil ettiği şüphesizdir. Hemen ifade edilmelidir ki farklı muameleyi haklı çıkartacak ikna edici gerekçeler gösterilmediği müddetçe 14. maddenin ilkesel olarak, erkek ve kadına eşit şekilde uygulanmasını zorunludur.
Hukuk Genel Kurulunca, kızlık soy isminin kullanılmasının aile birliğinin sağlanmasında olumsuz etkisi olacağı savunmasına karşı, aile birliğinin sağlanmasında ortak bir soyadın kullanılmasının etkisinin bulunmadığı kabul edilmiş, ortak soyadın bu konuya geleneksel yaklaşım dışında bir katkısının bulunmadığı ortak bir aile ismi ile aile birliğinin yansıtılmaması halinde, evli çiftlerin ve/veya üçüncü tarafların somut ya da önemli bir sorun ile karşılaşmayacağı, nüfus hizmetlerinin yürütülmesinde çıkabilecek bir takım aksaklıların da teknik düzenlemeler ile aşılabileceği kabul edilmiştir.
Ayrıca Hukuk Genel Kurulunca, evli kadınların aile birliği adına kocalarının soyadını taşımak zorunda bırakılmalarının -önüne kendi kızlık soyadlarını ekleyebilseler de- nesnel ve makul bir nedeni olmadığını kabul edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu, geleneksel kocanın soyadına dayalı aile ismi sisteminden, evli çiftlerin kendi soyadlarını kullanabilmelerine izin veren başka bir sisteme geçişin doğum, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulması konusunda yaratacağı sorunların önemini göz ardı etmemiştir. Ancak bireylerin seçtikleri isme göre, saygınlık ve itibarla yasamalarını sağlamak için toplumdan bir miktar sıkıntı çekmesini beklemek de makul olacaktır.
Bu nedenle yukarıda belirtilen ve ülkemizin de taraf olduğu uluslararası metinlerde aralarında soyadı seçiminin de bulunduğu birçok konuda cinsiyete dayalı ayrımcılığı yok etme yükümlülüğü dikkate alındığında aile birliğini ortak bir aile ismi aracılığıyla yansıtma amacı, cinsiyete dayalı farklı muamele için yeterli bir gerekçe oluşturmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu farklı muamele 8. maddeyle beraber düşünüldüğünde 14. maddeye aykırı olduğu açıktır.”
4. Evli Kadının Kızlık Soyadı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Sonuç olarak, evli bir kadın, münhasıran kızlık soyadını kullanmak isterse, bunun için kendi yerleşim yerinde bulunan aile mahkemesinde dava açmalıdır. Yani bu davalarda görevli mahkeme, aile mahkemesi olup yetkili mahkeme, kadının yerleşim yeri mahkemesidir.
5. Evli Kadının Kızlık Soyadı Davasında Hukuki Süreç
Esasen, bu davada mahkeme, kadının talepte bulunmasını yeterli görüp yalnızca dosya üzerinden inceleme yaparak doğrudan karar verebilir. Kanaatimizce, kadının, kızlık soyadını kullanmak için haklı nedeninin olup olmadığına yahut haklı nedeni ispatlayıp ispatlayamadığına bakılmaksızın davanın kabul edilmesi, anayasal koruma altındaki eşitlik ilkesinin gereğidir. Ne var ki, uygulamada birtakım farklı örnekler yaşanabilmektedir. Kimi davalarda, hakim dosya üzerinden karar verebilirken, kimilerinde ilk duruşmada dosyanın kabulüne ilişkin karar kurulabilmektedir. Ne yazık ki, kimi mahkemeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun açık hükmüne rağmen halen, kadının, münhasıran kızlık soyadınıkullanmak için haklı nedenlerinin varlığını ispat etmesini istemektedir. Bu gibi durumlarda, tanık dahil her türlü delille, bu davanın kabulünün gerektiği ispatlanabilir.
CANAZ YILMAZ HUKUK BÜROSU
Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı Canaz Yılmaz’a sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Verilen bilgiler yalnızca genel amaçlıdır; kopyalanamaz ve çoğaltılamaz. Bilgilerin uygulanabilirliği, güncelliği ve güvenilirliği konusunda garanti verilmemektedir. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.